3 Nisan 2011 Pazar

Siyasetle erotizmin aynı potada eridiği yer: Aklımı Emdim.

İsim koyarken kılı kırk yarmak, oturup düşünmek sonra tekrar düşünmek gerekiyor bence. Prison Break mesela, dizinin adını  “mapustan kaçarkene” koyarsan sonra ilerleyen sezonlarda hapishaneyle alakan kalmayınca gerilim yaşarsın. Sonra varsa yoksa tekrar hapse sokup kaçırmaya uğraş. En beteri de Türkiye’de var galiba: “Kızım nerde?” Vardı böyle bir dizi, yayından kalktı galiba sonra. “Mügelerde kalmış ya” cevabı geldiği anda dizi bitmeye mahkûm çünkü. Aklını emeyim öyle senaristin, iki bölüm ötesini bile düşünmeyen koy göte rahatlığındaki adamın.  

Aklımı emdim de öyle mesela. Resmen markalaşmışçasına söylüyorum blogun adını bu arada. Neyse, bu ismi koydum ya ben şimdi tez canlı gibi, illa bir cıvıklık efendime söyleyeyim bir şuursuzluk havası hâkim olmak zorunda bu yazılara. Şöyle bir sosyal içerikli, güncel konularla alakalı, sağa sola göndermeler yapan yazılar yazamayacağım yani konsept gereği. Konsept bey buyuruyor ki ben duygusal şeyler de yazamayacağım; heyecanlı, erotik, siyasi şeyler de yazamayacağım. Yine belki araya sıkıştırırım ama böyle “RTE bence çok kötü” gibi mesajlar, “Hagaden de öyle lan, güzel tespit.” dersiniz siz de. Bu arada bir cümle geçmiş olmasına rağmen hala aklım erotikte kaldı. Blogun adını “aklımı emdim” koymasaydım erotik şeyler mi yazacaktım lan yoksa? “Emdim” koyardım blogun adını da, cillop olurdu. Bilinçaltıma güzelce erişebildiğimi fark ettim böyle yazarken. Zira beyin korteksi (bilmeyenler için açıklayayım, söğüş yapılan kısım),  ben bunları yazarken genelde bambaşka şeylerle meşgul. Hep bilinçaltı yazıyor bu yazıları o yüzden. Korteks bambaşka şeylerle meşgul dediğim de çoğunlukla “İşesem mi yoksa yarım saat daha mı beklesem?” gibi problemler.

Tekrar ismi yüzünden sıkıntıdan sıkıntıya zıplayan dizilere döneyim, sevdim orayı çünkü malzeme çıktı bayağı. Eskiden “Fırat” diye de bir dizi vardı, Gülben Ergen ilk bölümde Fırat nehrinin orda ölüyordu, bir iki bölüm takılıyorlar İbogiller ırmağın oralarda sonra hepten İstanbul’a geçiyorlar. Ama dizinin adı Fırat. Baya Mecidiyeköy semalarında geçiyor dizi, ama dizi Fırat. Çok fena.

“House”, “Chuck”, “Dexter”, “Behzat Ç.”  gibi insan isimli diziler de bir garip. Her sezon sonunda “Acaba karakterimiz ölecek mi yoksa?” heyecanı yakalatmaya çalışıyorlar ama bebişlerim dizinin adı ne olur eğer o karakter ölürse? Ölmüyor o yüzden.

Neyse aslında dizileri örnek göstererek blogun konsepti üzerinde duracaktım ama daha çok dizi temalı….eeh sıkıldım.

Sağlıcak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder