26 Nisan 2011 Salı

Taşındık

Evet.

http://aklimiemdim.tumblr.com

Taşınıyoruz

Tumblr’a mı geçsem lan? Evet tumblr’a geçiyorum, yazıları da tıpkı bir utanmaz gibi taşıyacam oraya.  Önce bir çözeyim tabi sistemini. Sonra da bu lanet blogspot’a bir daha bakmam, şeytan görsün yüzünü. Artık tumblr var çünkü, görüyorum gençlerde hep tumblr linkleri paylaşımlar falan. Hep geriden takip ediyorum her boku. Küçükken de total 90’ı olmayanı dövdükleri çağda total 90 aldıydım sonra total 90 giyeni dövmeye başladılar. Tipsizin önde gideni cinsinden de bi ayakkabıydı bence.  Bu arada mahallede modaya ayak uyduramayanı dövüyorduk biz, kendi iyiliğimiz için. Neyse dayak yemeden tumblr’a geçeyim madem.

hasin_girl_makes_her_boyfriend_cry.mpeg



Ben geldim. Ufak bir deney yapayım dedim, kendimi özlettireyim bakalım tepki gelecek mi dedim. Sonuç inanılmazdan da öte bir şeydi:  Tepki geldi. Evet. 2-3 kişi kadar falan ama yeterli bence o da. Blogspot hala dns engeline takılıyor mu bilmiyorum ki bence takılıyor yoksa 4-5 olurdu o tepkilerin sayısı. Dns yüzünden tepki veremiyor birtakım insanlar. Hayranlarımdan biri de, “Bir sonraki yazında neyden bahsediceksin?” dedi. “Canım benim ben spontane yazıyorum, akıtıyorum dedim ya nerenle okuyorsun gerizekalı. ” dedim, üzüldü biraz. Hayranlarımla haşin severim ben. Hayranlarım da beni haşin sever.

Açtım tdk’yı haşin yazdım. Sert, kırıcı, gönül kırıcı diyor. Hardcore gibi değil yani, yanlış kullanıyormuşuz. Sado-mazo, bdsm, s&m gibi hiç değil. Kaba sadece, sevişirken haşin olmak demek sevişirken partnerin anasına bacısına küfretmek partneri üzmek demek. İşin içinde kırbaç veya rihanna yok yani. “Bayır aşağı yatır beni, tırmala beni kaşı beni” azcık s&m mesela. “Bayır aşağı yatır beni, tırmala beni kaşı beni ayrıca anan zaa” olursa iş s&m’likten çıkıyor, haşin oluyor. Gönül kırıcı yani, partner üzülüyor ne gerek vardı şimdi diyor. Bilin diye, lazım olur.

Az önce kalın yazarak vurgu yapmayı öğrendim, bazı yerleri kalına çevirdim. Dikkatinizi çekmek istediğim önemli yerler onlar. Hep siz daha rahat okuyun, okuduğunuzu anlayın diye.

Sağlıcak.

3 Nisan 2011 Pazar

Siyasetle erotizmin aynı potada eridiği yer: Aklımı Emdim.

İsim koyarken kılı kırk yarmak, oturup düşünmek sonra tekrar düşünmek gerekiyor bence. Prison Break mesela, dizinin adını  “mapustan kaçarkene” koyarsan sonra ilerleyen sezonlarda hapishaneyle alakan kalmayınca gerilim yaşarsın. Sonra varsa yoksa tekrar hapse sokup kaçırmaya uğraş. En beteri de Türkiye’de var galiba: “Kızım nerde?” Vardı böyle bir dizi, yayından kalktı galiba sonra. “Mügelerde kalmış ya” cevabı geldiği anda dizi bitmeye mahkûm çünkü. Aklını emeyim öyle senaristin, iki bölüm ötesini bile düşünmeyen koy göte rahatlığındaki adamın.  

Aklımı emdim de öyle mesela. Resmen markalaşmışçasına söylüyorum blogun adını bu arada. Neyse, bu ismi koydum ya ben şimdi tez canlı gibi, illa bir cıvıklık efendime söyleyeyim bir şuursuzluk havası hâkim olmak zorunda bu yazılara. Şöyle bir sosyal içerikli, güncel konularla alakalı, sağa sola göndermeler yapan yazılar yazamayacağım yani konsept gereği. Konsept bey buyuruyor ki ben duygusal şeyler de yazamayacağım; heyecanlı, erotik, siyasi şeyler de yazamayacağım. Yine belki araya sıkıştırırım ama böyle “RTE bence çok kötü” gibi mesajlar, “Hagaden de öyle lan, güzel tespit.” dersiniz siz de. Bu arada bir cümle geçmiş olmasına rağmen hala aklım erotikte kaldı. Blogun adını “aklımı emdim” koymasaydım erotik şeyler mi yazacaktım lan yoksa? “Emdim” koyardım blogun adını da, cillop olurdu. Bilinçaltıma güzelce erişebildiğimi fark ettim böyle yazarken. Zira beyin korteksi (bilmeyenler için açıklayayım, söğüş yapılan kısım),  ben bunları yazarken genelde bambaşka şeylerle meşgul. Hep bilinçaltı yazıyor bu yazıları o yüzden. Korteks bambaşka şeylerle meşgul dediğim de çoğunlukla “İşesem mi yoksa yarım saat daha mı beklesem?” gibi problemler.

Tekrar ismi yüzünden sıkıntıdan sıkıntıya zıplayan dizilere döneyim, sevdim orayı çünkü malzeme çıktı bayağı. Eskiden “Fırat” diye de bir dizi vardı, Gülben Ergen ilk bölümde Fırat nehrinin orda ölüyordu, bir iki bölüm takılıyorlar İbogiller ırmağın oralarda sonra hepten İstanbul’a geçiyorlar. Ama dizinin adı Fırat. Baya Mecidiyeköy semalarında geçiyor dizi, ama dizi Fırat. Çok fena.

“House”, “Chuck”, “Dexter”, “Behzat Ç.”  gibi insan isimli diziler de bir garip. Her sezon sonunda “Acaba karakterimiz ölecek mi yoksa?” heyecanı yakalatmaya çalışıyorlar ama bebişlerim dizinin adı ne olur eğer o karakter ölürse? Ölmüyor o yüzden.

Neyse aslında dizileri örnek göstererek blogun konsepti üzerinde duracaktım ama daha çok dizi temalı….eeh sıkıldım.

Sağlıcak.

1 Nisan 2011 Cuma

Chi (tr. çi)

Alttaki yazı 16 Aralık’ta yazıldı bu arada. 3 ay sonra kafama esmiş koymuşum oraya. “Senaryo yazmam lazıaam” diye bir açılış yapmışım bir de kafaya bak ya. Şöyle de bir şey demişim:  Ki bir de çok çabuk sıkılan, maymun iştahlı biriyim, başlayacağım bir şeyler yazmaya, yarısında kalacak, kaybolacak bilgisayarın derinliklerinde “Yeni Microsoft Office Word Belgesi (3)” adıyla.” Lan, belge bile açmadım lan! Adeta anında vazgeçmişim.  Yok öyle bir şey yani.

3 ay önceki yazıyı okuyunca bile nostalji hissettim yalnız, ki 5 yaşındayken “Eskiden ne güzeldi ya” diyip ağlayabilmiş bi insanım. Cidden. Edip Akbayram – Bekle Bizi İstanbul çalmaya başladıydı televizyonda, ben bir anda ağlamaya başladım babaanneme, “Eskiden ne güzeldi, hep dinlerdik bu şarkıyı koltuklar da farklı yerdelerdi çok mutluyduk o zaman…” diye. He babuş. He cano. Koltuklar yer değiştirdi diye depresif olmuş ayı oğlu ayı, 5 yaşında Feng Shui’ye sarmış. Obsesif kökenimi fark ediyorum şu anda resmen. Masada biri farklı yere oturunca kafamı duvarlara sürtesim geliyordu sinirden. Sinirden böyle elimle kulağımı kaşıya kaşıya eritesim geliyordu. Öyle bi sinir. Demek ki evdeki enerji dolaşımını o yaşlarda hakkaten önemsiyormuşum, iç dizayn çok önemli gerçekten huzurlu yaşayabilmek için. Çünkü yaşadığımız mekanda, çevremizde bizi etkileyen ve devamlı hareket eden kozmik, metafiziksel enerjiler vardır. Bu enerjinin adı "Chi"'dir. Chi atmosferde sessizce ve görünmeden sürekli dolaşır, çok güçlüdür. Bu son cümleleri www.evdose.com sitesinden aldım, tavsiye ederim çok önemli bilgiler bunlar (evet bi siktirip gidiyorum hemmen).

Sağlıcak.