31 Mart 2011 Perşembe

Büyük başlangıç: Bir nebze el alışkanlığı, gözüm korkmasın diye rasgele yazılmış düşünce akıntıları.

Şu anda bir konu üzerine düşünmem gerekiyor; senaryo yazmam, insanlar yaratmam, onları konuşturmam gerekiyor. Aslında gerekmiyor ama çok cezbediyor bunu yapabilme ihtimalim. Tanrı da ilk başta bu cümleleri kurdu mu acaba diye meraklanmıyor değilim. Aklıma gelmişken küfürlü mü konuşsam, resmi mi yazsam bilemedim. “Aklına nasıl geldi oradan, Tanrı demiştin küfre nasıl zıplayıverdin bre zındık!” diyeceksin, haklısın çok haklısın, bence sen de haklısın. Ama şöyle bir şey var, sırf bunların önlemini alabilmek için başta “düşünce akıntıları” diye belirttim. Çok affedersin sıçsam mazur görmen lazım yani bu yazıda. Bu cümleyle de küfrü meşru kıldığım ortaya çıktı kendi kendine. “Sıçmak” küfür değil bence aslında, ama kaba en neticesinde. Hani kaka yapmak var, sıçmak var. Sıçmak daha güzel. Kaka yaparken yaptığın şeyin kaka olduğunu kabul ediyorsun, yani “Çok pis bir şey yapıyorum ve bu yaptığımdan utanıyorum” alt metni var. Sıçmak öyle değil, kaygısız temiz. Su içmek gibi doğal. Bok ve su… Düşünce akıntısı diye diye nerelere geldik te allaam…

Bir de dikkat ettim, senli benli konuşuyorum ama sen kimsin onu da bilmiyorum. Hayır yani bilmiyorum derken anonim bir okuyucu olsan da kabulüm, ama hani birinin okuyacağı bile meçhul. Günlük misali yazıyorum bir yandan blog falan mı açsam diyorum, sonra adeta utanıyorum. Kafka bile o kadar uğraşmış beyin eriten romanlar yazmış, sonra Max Brod’a  “Siktir et oğlum dalga falan geçerler şimdi yakıver sen, yayınlasam ne olacak öldükten sonra primimi yapsam ne yazar?” demiş yani benim ne haddime yayınlamak.

Neyse senaryo demiştim başta, hakikaten nasıl olacak o? Ki bir de çok çabuk sıkılan, maymun iştahlı biriyim, başlayacağım bir şeyler yazmaya, yarısında kalacak, kaybolacak bilgisayarın derinliklerinde “Yeni Microsoft Office Word Belgesi (3)” adıyla. Artık konuyu bir ara düşünürüm günlük hayal seanslarımdan birinde. Daydreaming gibi böyle, çok frankofon bir aktivite. Düşünce akıntısı da bir o kadar frankofon, “Stream of Consciousness”tan aparma. Bilinç akışı da diyorlar ama ben demiyorum. Desem bilinç akışı derdim başta. Demedim.

Yeter boşalttım beynimi saçmaladım bir güzel, gidiyorum şimdi. Sağlıcak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder